Yaşamın Tortusu
16 Nisan 2024 Salı
Brezilya Seyahati
30 Mart 2024 Cumartesi
Mart sonu: her kış bir gün biter.
Beni merak edip, arayıp soranlara çok teşekkürler. Çok daha iyiyim. Kriz yaşanmadan, değişim olmuyor. Jung’un dediği gibi; bir insan ne kadar yaralıysa, o kadar iyi bir iyileştiricidir. Bu önermenin geçerliğini, anlaşılan, kendi hayat akışımda göreceğim….
Şu son bir ay bana çok iyi geldi. Çok uzun zamandır bu kadar ait ve güvende hissettiğim bir ortam olmamıştı. Rahim gibiydi benim için; sessiz, sakin, benden beklenenin sadece ortamın bana sağladıklarını sünger gibi emmek olduğu... Belki 11 senedir - tatillerde bile - böyle bir rahatlama yaşamamıştım.
Bu bir ay içinde şahane insanlarla tanıştım ve hikayelerini diğer blogda paylaştım. Çok sevdim ben 6.45 yazılarımı; bilmem sana da ilginç, düşündürücü geldi mi..? Ne hayatlar var, bilmiyoruz... Herkesin içinde bir hikâye saklı.
Açık söyleyeyim, onlara bağlandım. Ayrılırken gelip sarıldılar çoğu bana, ki bazıları için bedensel temasın ne kadar zor olduğunu biliyorum.. Birkaçına iyi geldiğimi, bazısına annelik, bazısına ablalık, bazısına yoldaşlık ve birine de çöpçatanlık yaptığımı :)) da biliyorum ama onlar da bana karşılığında aile oldular. Bu çok tuhaf bir duygu, normalde asla biraraya gelmeyeceğim, hatta büyük ihtimal uzak duracağım insanlar çünkü hepsi... Hayat çok tuhaf. Hayatta kalmak için kullandığımız kalıpyargılar, aslında bizi katılaştırıp yanıltıyor ve kısıtlıyor..
Kaskatı kalıplar içinde çırpınıp duruyoruz.
Ayrılırken doktorum bana teşekkür etti, bu da gözlerimi doldurdu hemen (artık tutmuyorum kendimi, gelince salıveriyorum, ohhh mis, yıllardır süren boğaz ağrım bile geçti). Tam olarak da şunu dedi (unutmamalı): "Seninle çalışmak bir zevkti, ne verilirse aldın, ne önerilirse yaptın, biliyorsun bu meslekte zordur bunu görmek. Sen benim de mesleğe dair umudumu yeniledin." Ahhhh. Sonra da ekledi: "bir daha asla karşılaşmamak umuduyla" :)) Şaka bir yana, orada bir B3 servisi olduğunu ve bunalırsam her zaman geri dönebileceğimi, oranın benim için güvenli bölge olduğunu biliyorum. Bu önemli.
Elimde taburcu formum, eve dönerken içim biraz pırpır etmedi değil çünkü ben ne kadar rahatlamış ve önümü görebiliyor hale gelmiş olsam da, evdekiler aynı kaldığı sürece benim yeniden burnout geçirmem an meselesi olabilir. Fakat bunu çocuklarla, eşimle ve saraylı kayınvalidemle konuşup kökten değiştirmeye ve ağırlığı kendi omuzlarımdan alıp diğerlerine dağıtmaya kararlıyım.
Bu iş burada bitmedi tabii. Şimdi tatildeyiz ama Paskalya sonrası hemen pazartesi günü psikanaliz macerama başlıyorum. Tam 20 senedir "üfff püff" yaptığım psikanalizin aslında tam benlik olduğunu keşfetmem nasıl ama?! Şimdi, 2-3 sene haftada 2-3 seans psikanaliz macerası beni bekliyor, resmen filmlerdeki gibi klasik divana yatıp çocukluğuma ineceğiz, haydi hayırlısı... İnşallah geri çıkabiliriz.
İşte benden aysonu haberleri bu kadar. Sen nasılsın peki?
Bu sene, bir nevi şeker festivali gibi kutlanan Paskalya ile Şeker Bayramı da denen Ramazan Bayramı neredeyse çakıştı, bu durum çok tatlı oldu.. :) Herkese iyi bayramlar dilerim!
1 Nisan seçim sonrası ekleme: Yeni post girmeye üşendim şimdi ama bayram gibi bayram, bahar gibi bahar olmadı mı şimdi? :) Ferah ferah Allah içimize sindirsin ;)
Fotolar: Klinikteki sanat terapisi derslerinde yaptıklarımdan. Bunu mutlaka devam ettireceğim! Kâse kilden yapıldı, pişirildi ve boyandı ama kendime 8 kişilik seramik yemek takımı bile yapabilecek gaza geldim :))) Çok keyifliymiş!
8 Mart 2024 Cuma
Mart: kapıdan baktırır....
Şubat iyi geçmedi demiştim. Ard arda gelen hastalıklar çok yordu beni; yaşama dair neşemi, umudumu kırdı.. demiştim.
28 Şubat 2024 Çarşamba
Şubat: Dip noktası
Şubat kötü geçti, saklamayacağım. Üstelik aşırı uzunmuş gibi hissettirdi, bitmek bilmedi..
Bu ay çok duygusaldım, çok endişeliydim, çok felaket senaryoları yazar ve kendi kendini gerçekleştiren kehanetleri yaşar haldeydim. Bir de çok ağlaktım! Eskiden öyle kolay kolay ağlayamayan ben, bu ay boyunca sürekli, uluorta ve olur olmaz herkesin yanında ağladım durdum. Saldım gitti desem keşke ama saldığımdan değil, bildiğin artık tutamadığımdan.
Ağlamak ve endişelenmek dışında başka ne yaptın dersen, resmen hiçbir şey. Tabii ki ev ve iş anlamındaki tüm sorumluluk ve görevlerimi yaptım ama o kadar. Kendim için hiçbir şey yapmadım.. Neredeyse kimseyle görüşmedim, bir iki sefer dışında blogları bile okumadım.. Kendimi kapattım, içime kapandım. Ha bir tek, sürekli kitap okudum çünkü okuduğum romanlardaki dünyaların, aklımı uçuran denemelerin, aforizmaların, söyleşilerin ve felsefelerin içinde yapay bir huzur buldum.. Ve her gün kendimle inatlaşarak, çoğu zaman kendimi zorlayarak, kısa da olsa, aforizma da olsa, yazdım. O kadar.
Bu ay bu kadardı.. Dünya bu kadardı..
Kışın ve karanlığın dibini buldum.
Mart'la birlikte bahar gelecek mi, yoksa daha uzun süre böyle mi devam edecek hiç bilmiyorum. Keşke güzel bir şeyler olsa; ne bileyim; yağmur dinse, güneş açsa ve ben bir sokak köpeği gibi silkelenip, kurusam ve ısınsam..
Bakalım Mart bana bu şansı verecek mi..?
Foto 1: Her sabah önünden geçtiğim, 1897'de inşa edilmiş ve içinde sanırım Rapunzel'in yaşadığı eve, uzun bir kıştan sonra bir sabah ilk defa güneş ışığı vurmuştu. Kaçırmadım! (21.2.24.)
Foto 2: Bu ayın sürpriz misafiri, komşunun çitası kedisi. Neyse ki pek çekingen, pek uslu bir hanımdı.